4.04.2010

Kerem ile Asli' nin Hikayesi


Kerem ile Asli' nin Hikayesi

Aslında daha önce buraya birşeyler karalamak istemiştim ama biraz üşengeçlik biraz da ne yazacağımı tam bilememekten olsa gerek bu güne kadar elim klavyeye gitmedi.

Profili mizde kısaca niyetimizi anlatmıştık. Aslına bakarsanız bu benim değil Kerem'in bir fantazisiydi. Bana ilk söz ettiğinde şaka yaptığını sanmıştım. Çünkü konu bir film izlerken açılmıştı ve gülerek söz etmişti. Tabi ki ciddiye almadım. Ancak aradan az bir zaman geçtikten sonra konuyu tekrar açınca ağzına lafı tıkadım. Açıkçası hiç hoşuma gitmemişti söylediği.
Uzun bir süre konu hiç açılmadı. Ama bir gece (evlilik yıldönümüzde) mum ışığında romantik bir akşam yemeğinde konuyu açınca ve fikrimi sorunca şiddetle olmaz dedim. Önerdiği bir başka erkek ile birlikte olmamdı. Bu fantazinin kendisini çok heyecanlandırdığını söylüyordu. Şaşkındım. Acaba kendisi başka kadınları arzuluyor ve sırf bu yüzden önce beni mi deniyordu? Başka kadınlarla beraber olabilmek için kendini haklı bir noktaya mı getirmek istiyordu???..
Ama ısrar ve inatla öyle olmadığını söylüyordu. Artık sevişmelerimizde bir başka erkek yatağımızdaymış gibi konuşmaya başladık. Baştan rahatsız oldum ama zamanla kanıksadım ve hatta hoşuma gitmeye başladı. Gördüğüm kadarıyla benim bu fantaziye katılmam Kerem'i çok heyecanlandırıyordu. Eh dedim kendi kendime madem ki sadece bir fantazi, ve keremin de hoşuna gidiyor ne zararı var ki?
Bir zaman sonra bana "Neden bu fantazimizi gerçekleştirmiyoruz?" diye sorunca, ben de; böyle ikimiz de mutluyuz, gerçekleştirmek şart mı? diye karşılık verdim. Üstelemedi. Ama zaman zaman tatillerde veya dışarı çıktığımızda hadi oyun oynayalım, beğendiğin bir erkeği seç, eve dönünce onunla sen sevişiyormuşsun gibi fantazi kuralım deyince pek itiraz etmedim. Hayatım ben senden başka erkekle ilgilenmiyorum desem de kırmamak için bu oyuna katıldım. Ne yalan söyleleyim aslında hoşuma da gidiyordu.
Geçen sene tatilde tatilköyünün diskosunda dans ediyorduk. Daha doğrusu ben ediyordum. Kerem pek sevmez de. Barda içkisini yudumluyordu. O sırada oldukça yakışıklı bir genç gelip benle dans etmeye başladı. Bir ara kereme baktım. Bana eliyle "çok iyi" işareti yaptı. (deli bu adam deli) Neyse bir süre dans ettikten sonra yanına gittim. Birşeyler içmek için. Bana " hoş çocuk neden odaya davet etmiyorsun?" demez mi? Gözlerinin içine baktım. Heyecanlıydı. Eminmisin diye sordum. Evet hadi dedi. Peki dedim, ya sen?. Nasıl istersen dedi. İstersen ben burada içmeye devam ederim sen yalnız git odaya o gençle, istersen beraber dedi. Ben de peki o zaman dedim ve gencin yanına gittim. Son kez dönüp kereme baktığımda bana öpücük gönderip eliyle hadi yaptı. Az önce dans ettiğim gence dönüp konuşmaya başladım. Bir süre sohbet ettik. Ama tabi ki odamıza gel demedim. Sonra yanından ayrılıp keremein yanına döndüm ve "hadi bakalım odaya gidelim. çocukla konuştum. oda numaramızı verdim. 10-15 dk sonra gelecek"İn anamadı. Sevinçten ve heyecandan sesi titriyordu. Odaya girdiğimizde üzerime saldırdı. Seni çok seviyorum . Harikasın sen diyerek öpücüklere boğuyordu. Bir süre sonra kapı çaldı. "hah geldi dedim" Kerem sevinçeten ve heyecandan çılgın gibiydi. Ama kapıyı çalan oda servisiydi ve benim sipariş ettiğim kahveleri getirmişti.
Kereme o genci davet etmediğimi sadece tepkisini ölçmek için bu oyunu oynadığımı söyleyince hayal kırıklığını yüzünden okudum. Ama artık inanmıştım. Kerem bunu gerçekten çok istiyordu. Ve ben hala yapıp yapmamak konusunda kararsızdım... Ertesi gün son günümüzdü ve kerem bana boynunu büküp yani hiçbirşey yapmadan dönecekmiyiz tatiden deyince, ben de peki o gence akşam rastladığımda davet edeceğim dedim. Sevinçten havalara uçtu.
Akşam yemeğinde etrafa bakındım yoktu. Kesin diskodadır dedik. Diskoya baktık orada da yoktu. Tatil köyünde nerdeyse her köşeye baktık ama yoktu. Gece yarısından sonra aramaktan vageçtik ve odamıza döndük. Seviştip ardından uykuya daldık
Kısacası hiçbirşey olmamıştı. Geri dönüş yolunda hep kendime şunu sordum: O genci bulamamıştık. Ama eğer bulsaydık gidip davet etme cesaretini gösterebilir miydim?...
Bilmiyorum......
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
sonra mı ne oldu??? ( 2 )
İyi de sonra ne oldu diye soran ısrarlı mesajlara daha fazla kayıtsız kalamadım. Ancak bundan sonra anlatacaklarım gene bu sitede üye olan bir kişiyi de kapsadığı için onun iznini almalıydım. Kimsenin kırılması ya da incinmesini istemem. Hele yaşanan bir dolu güzel şeylerden sonra...........
Benim bu tatil şakamdan bir süre sonra Kerem gene başladı mız mız mız demeye. Ve kim olabilir diye isimler düşünmeye başladık. Benim aklıma birden sürekli gittiğim spor merkezindeki masör çocuk geldi. Onu söyledim. Kerem ciddi misin? dedi gözleri parlayarak. Bilmem ama neden olmasın dedim..
Bir akşam eczaneyi kapamadan 5 dk önce Kerem i aradım. Spor salonuna gidiyorum diye. Heyecandan sesi titremeye başladı. (deli bu hakkaten deli). Spor merkezine gittim. Masör oradaydı. Boş muydu? Sırada bir kişi varmış. Sonra beni alabilirmiş. hmm, peki dedim. Koşu bandına çıktım. Hocanın söylediği egzersizlere geçtim. Bir süre çalıştıktan sonra duşa girdim. Duştan çıktığımda, masör beni bekliyordu. "hazırsanız masaja alayım sizi" dedi.
Bir anda ağzımdan, kendimi iyi hissetmiyorum iptal etsek, dedim. "peki siz bilirsiniz, bir soda için iyi gelir" dedi. Özür dileyerek ayrıldım salondan. Aslında denemeye kararlıydım (ya da kendime öyle diyordum). Ama bir anda hayal gerçek olmak üzereyken o adımı atamadım. Cesaret mi edemedim? Bilmiyorum. Bunları düşünerek eve geldim. Kapıyı çaldım. Kerem heyecanla üstüme atladı. Soran gözlerle bakıyordu. "eeee dedi"????
Yaptım, dedim. Üzerimi adeta yırtarak çıkardı. Heyecandan tir tir titriyordu. Bir yandan beni öpüyor bir yandan sen dünyanın en harika kadınısın diyordu. (ya inanmıyorum bu adama. Millet karısı birine yan baksa cinayet işler. Bu adam heyecandan çıldırıyor).
Baş ını bacak arama gömmüş, boğuk boğuk hırıltılarla seni seviyorum. sana tapıyorum diyordu kendinden geçmiş bir şekilde. Deliler gibi seviştik. Sabaha doğru ancak sakinleşmiş, uykuya dalabilmiştik.
Sabah mis gibi kokan kahve kokusuyla uyandım. Kerem benden önce uyanmış. Kahvaltıyı hazırlamış. Yakındaki pastaneden poğaça çörek almış. Ben mışıl mışıl uyurken. Filitre kahvenin kokusuyla gözlerimi açtığımda dudağıma bir öpücük kondurdu. Enerjisinden adeta yerinde duramıyordu. ( inanamıyorum bu adama. nasıl bir yaratık bu)
Neşe içinde kahvaltımızı ettik. İkimiz birlikte çıktık evden. Ona sabah gerçeği söylemeyi planlamıştım ama, o kadar sevinçli ve o kadar tatlıydı ki söyleyemedim. ( ve itiraf ediyorum hala şaşkındım. bu bir fantazi iken herşey heyecan verici olabilir ama gerçekleştiğinde farklı olur diye düşünüyordum. ama aksine fantazilerden bile daha fazla heyecanlanmıştı)
Tüm gün boyunca telefonuma sms yağdırdı. İlk çıktığımız zamanlarda bile bu kadar çok sms yollamamıştı. Akşama gene söyleyemedim. Çocuk gibi sevinçli hali çok hoş idi. Şaşkındım biraz da. Gene deliler gibi seviştik. Sanki hiç doymayacakmış gibi.
İki gün sonra yemeğe çıkar beni dedim. Boğaza gittik. Yemekte gerçeği söylediğimde yüzü allak bullak oldu. Bir an şaka mı ciddi mi diye yüzüme baktı. Ben de olanları en ince detayına kadar anlattım. Suskunlaştı. Yüzündeki hayal kırıklığı hala gözümden gitmiyor. ( bir kez daha afallamıştım)
Pe k fazla konuşmadık yemeğein devamında. Daha doğrusu ben konuşmaya çalıltım ama sanki Kerem başka bir yerdeydi. Hesabı istedi. Kalktık. Arabaya geçerken durdu ve bana dönüp: "Aslı ne olur beni bir daha aldatma", dedi.
Sesi çok kırgın çok kırık dökük idi. "Tamam" dedim boynuna sarılıp. "Bir daha yapmayacağım."
Yol boyunca şunu düşündüm. Kocama sadık kalmış ve masör ile yatmamıştım. Ama o kendini aldatılmış hissediyordu. Ve şu an çok mutsuz. Ama eğer başka bir erkekle yatmış olsam onu aldatmış olmayacak ve çok mutlu etmiş olacaktım.
Aklım karmakarışık olmuştu. Amaaann yaa dedim kendime. Ben bu adamı seviyorum. Ve onu bir daha mutsuz edecek birşey yapmayacağım...
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Israrlara dayanamadım...... (3)

İlk günlüğümü üşenmeyip de klavye başına geçip yazarken bu kadar farklı tepkiler alacağımı düşünmemiştim. Evet bir kısmını tahmin edebiliyordum. Çünkü ben de böyle bir öykü dinlesem benzer tepkileri verirdim sanırım ( sanırımdan öte eminim). Ama bir kısmını hiç ama hiç tahmin edemiştim. Şaşırdım. İnsanoğlunun beyninin nasıl karmaşık olabileceğini, aslında bizim için apaçık bir gerçeklik olarak önümüzde duran bir şeyin başkaları için bambaşka bir şekilde algılanabildiğini bir kez daha yaşayarak deneyimlemiş oldum. Yani bir pencereden 5 kişi aynı yöne baksa ve sonra gördüklerini yaz desek, 5 farklı kişi 5 farklı şey anlatacaktır. Oysa hepsi aynı pencereden aynı anda aynı yöne bakmışlardı..........
İşte mesaj kutuma düşen mesajlar da böyleydi. Herkes aynı satırları okumuştu ama sanki her okuyan başka bir öykü okumuşçasına birşeyler yazmıştı. Ne ilginç değil mi?
İşte tam da bu noktada, kendi fikrini karşısındaki kişiye kabul ettirebilmek için hırsla tartışan, tansiyonu yükelselen insanların nasıl nafile bir çaba içinde olduklarını düşündüm ( ya da ne kadar komik olduklarını mı demeliydim?) TV lerdeki o çok reyting yapan tartışma programlarının (konu ne olursa olsun; ister siyaset, ekonomi ister din ister kadın erkek ilişkileri evlilik ahlak vs) hepsi birer sirk gösterisi kadar komik ve bayağı değil mi?..
Kimse kimsenin fikrini değiştiremez. Bunun için ne ısrar, ne ard arda sürülen deliller, argumanlar ne de çok zekice ya da aptalca savlar bir işe yaramaz. Yani kısacası ne anlatırsak nasıl anlatırsak anlatalım ancak karşımızdaki anlamak istediği şekilde anlayacaktır diyen kişinin ismini hatırlamıyorum (yani cümle aslen bana ait değil, saygı gereği ismini yazmak isterdim ama ...:( neyse)
Sonuçta anlattıklarım sadece benim birebir yaşadığım, öncesi ve sonrası olmayan yaşadıklarımın kendi penceremden kağıda dökülmesinden öte bir değer taşımamaktadır.
Burada ne evlilik ne ahlak ne tek eşlilik ne sex ne aşk ne de sadakat gibi kavramları irdelemek niyetinde değilim. Ayrıca irdelenmesinin de ayaküstü 1-2 satırla yapılamayacak konular olduğunun farkındayım. Ama bildiğim birşey var ise " insan doğası" diye önümüze konan şeyin tamamen bir aldatmaca olduğu, ve evlilik sadakat sex aşk ahlak gibi kavramların da zaman içinde sürekli değişen anlamlar ve tanımlar içerdiğidir. Bırakalım geçen yüzyılları, daha 20 yıl önceki değerleri mi savunuyoruz şu an? Peki 10 yıl sonra bu gün hararetle savunduğumuz şeyleri savunuyor olacak mıyız? yoksa tam tersini mi savunurken bulacağız kendimizi. Bu gün bu konularda fikirlerine, duygularına bağnazca sıkı sıkıya sarılmış olanlara tavsiyem şudur: " heyy bu kadar kasmayın kendinizi. Relax please." Yarın öksüz bir çocuk gibi terkedeceğiniz o fikirlerinizi değerlerinizi savunmak için bu kadar parçalamayın kendinizi. Sadece şunu diyebilirsiniz: "Şu an böyle düşünüyorum (hissediyorum). Ama yarın ne düşünüyor(hissediyor) olacağımı bilemem.
Bana alkış tutanlara da, bana en sert eleştirileri gönderenlere de son sözüm "hepinizi seviyorum". Ama eleştirenleri karşı çıkanları daha çok seviyorum çünkü böylece kendi fikirlerimi (duygularımı) daha ayrıntılı bir şekilde anlatmama fırsat yarattıkları için....
Kerem ile Asli' nin Hikayesi